Skip to content Skip to footer

188/3 Maddesi Nedir

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 188/3 maddesi, ceza yargılamasında sanığın müdafiinin yani avukatının hazır bulunmasının zorunlu olduğu durumları düzenler. Bu madde, adil yargılanma hakkının teminatı olarak görülür ve sanığın savunma hakkının kısıtlanmaması için büyük önem taşır. Özellikle ağır ceza davalarında, sanığın müdafii olmadan yapılan yargılamalar hem usul hem de esas açısından hukuka aykırı kabul edilir.

188/3 maddesi, Türk Ceza Muhakemesi’nin temel ilkelerinden biri olan “savunma hakkının kutsallığı” ilkesinin bir yansımasıdır. Bu nedenle hem avukatlar hem hâkimler hem de sanıklar açısından maddenin doğru anlaşılması ve uygulanması yargılamanın sağlıklı ilerlemesi açısından hayati öneme sahiptir.

188/3 Maddesinin Kanuni Dayanağı

CMK’nın 188. maddesi “Duruşmada hazır bulunacaklar” başlığını taşır ve üçüncü fıkrasında şu düzenleme yer alır:

“Müdafii hazır olmadan yapılan duruşma, hükme esas alınamaz.”

Bu hüküm, ceza yargılamasında sanığın müdafiinin bulunmadığı bir oturumda yapılan işlemlerin, karar sürecinde dikkate alınamayacağını açıkça belirtir. Başka bir deyişle, sanığın avukatı olmadan yapılan yargılamalar geçerli sayılmaz ve bu tür bir duruşmada verilen kararlar hukuken sakat hale gelir.

Bu düzenleme ile sanığın, savunma hakkını etkin biçimde kullanabilmesi ve adil bir yargılama sürecine dahil olabilmesi garanti altına alınmıştır. Çünkü ceza yargılamasında her sanığın hukuki bilgiye sahip olması beklenmez. Bu nedenle bir müdafiinin varlığı, hukuki dengenin korunması açısından zorunludur. Hukuk büromuz bünyesinde de bu detaylara hakim olabilmek ve hukukun tam anlamıyla tecelli edebilmesini sağlamak önem taşır.

188/3 Maddesinin Uygulama Alanı

Bu madde, özellikle zorunlu müdafilik kapsamına giren davalarda uygulanır. Zorunlu müdafilik, sanığın kendisine bir avukat atamak istememesi halinde bile devletin baro aracılığıyla bir avukat görevlendirmesidir.

Zorunlu müdafilik kapsamına giren durumlar şunlardır:

  • Sanığın 18 yaşından küçük olması,

  • Sağır, dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede akıl hastası olması,

  • Suçun alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi,

  • Sanığın tutuklu bulunması,

  • Sanığın talebi üzerine avukatının atanmasının zorunlu hale gelmesi.

Bu durumlarda, avukat hazır bulunmadan yapılan duruşma, CMK 188/3 maddesi gereği geçersiz kabul edilir. Yani hâkim, sanığın avukatı gelmeden veya avukat atanmadan duruşmayı sürdüremez. Aksi halde yargılamada usul hatası meydana gelir ve kararın bozulması gerekir.

Müdafiinin Hazır Bulunmamasının Hukuki Sonuçları

Eğer duruşma müdafi olmaksızın yapılırsa, mahkemece yapılan işlemler hukuka aykırı hale gelir. Bu durumda sanığın hakları ihlal edilmiş olur ve bu ihlal, üst mahkemeler tarafından ciddi bir bozma gerekçesi olarak kabul edilir.

Yargıtay içtihatlarında da bu konu sıkça vurgulanmıştır. Örneğin Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında, “Zorunlu müdafi bulunmadan yapılan yargılamada hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir ve CMK 188/3’e açık aykırılık teşkil eder.” ifadesine yer verilmiştir.

Bu tür hatalar, yargılamanın yenilenmesine veya kararın istinaf ya da temyiz aşamasında bozulmasına neden olur. Çünkü adil yargılanma hakkı, sadece teorik bir hak değil, her aşamada fiilen sağlanması gereken bir ilkedir.

188/3 Maddesinin Anayasal Temelleri

188/3 maddesinin dayandığı en temel anayasal ilke, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde yer alan “Hak arama özgürlüğü” ve “adil yargılanma hakkı”dır.

Bu ilke, sanığın kendini savunma hakkını sadece kâğıt üzerinde değil, gerçek anlamda kullanabilmesi için devletin gerekli önlemleri almasını zorunlu kılar. Müdafi olmadan yapılan duruşmalar bu hakkı ortadan kaldırdığından, anayasal bir ihlale dönüşür.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi de benzer şekilde “adil yargılanma hakkı”nı güvence altına alır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da sanığın avukat yardımından mahrum bırakılması, adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilmiştir.

188/3 Maddesi Kapsamında Hâkimin Sorumluluğu

Ceza yargılamasında hâkim, yargılamanın her aşamasında tarafsızlık ve adalet ilkeleri çerçevesinde hareket etmekle yükümlüdür. Müdafinin hazır bulunmadığı bir durumda yargılamayı sürdürmek hâkimin takdirinde değildir.

Bu nedenle hâkim, duruşma günü avukatın mazeret bildirip bildirmediğini kontrol etmeli, eğer avukat bulunmuyorsa yeni bir avukat görevlendirmelidir. Bu yapılmadan duruşmaya devam edilmesi, hem hâkim hem de mahkeme açısından usul hatası doğurur.

Ayrıca bu hata, sanığın savunma hakkının fiilen ortadan kaldırılması anlamına geldiğinden, üst mahkemelerde kararın bozulması kaçınılmaz hale gelir.

188/3 Maddesinin Avukat ve Sanık İlişkisine Etkisi

Maddenin pratikteki etkilerinden biri de avukat ile sanık arasındaki hukuki bağın önemini vurgulamasıdır. Çünkü sanığın savunması, yalnızca avukat aracılığıyla hukuki bir zeminde yürütülebilir.

Bir avukatın yokluğunda yapılan sorgulama, tanık dinleme veya delil değerlendirme işlemleri hem sanığın haklarını zedeler hem de mahkemenin objektifliğini tartışmalı hale getirir. Bu yüzden savunmanın aktif katılımı olmadan verilen kararlar genellikle bozulur.

Bu madde, sanığın sadece “şeklen” değil “fiilen” savunulmasını zorunlu kılar. Avukatın varlığı, yargılamayı sadece şeklen değil, hukuken de geçerli hale getirir.

188/3 Maddesi ile İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay, bu maddeye ilişkin çok sayıda emsal karar vermiştir. Bazı örnekler şu şekildedir:

  • Yargıtay 5. Ceza Dairesi kararında; zorunlu müdafii bulunmaksızın yapılan duruşmada hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğu, bu nedenle kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir.

  • Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararında; müdafii bulunmayan sanığın ifadesinin hükme esas alınamayacağı, bu durumda yeniden yargılama yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

Bu kararlar, CMK 188/3 maddesinin yalnızca teorik değil, fiilen uygulanan bir koruma mekanizması olduğunu göstermektedir.

188/3 Maddesinin Uygulamada Karşılaşılan Sorunları

Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan biri, sanığın kendi avukatını belirlemiş olmasına rağmen avukatın mazeretli olması veya duruşmaya geç kalması durumudur.

Bu gibi hallerde mahkemenin ne yapacağı sıkça tartışma konusu olur. Bazı mahkemeler, sanığın avukatı olmadan yargılamayı sürdürmek isterken; bazıları duruşmayı erteleyerek yeni bir avukat görevlendirmektedir.

Ancak Yargıtay kararlarına göre, müdafi hazır olmadan duruşmaya devam edilmesi mümkün değildir. Bu durum, yargılamanın iptaline ve hükmün geçersiz sayılmasına yol açar.

Altındağ Hukuk Bürosu, ceza yargılamalarında savunma hakkının korunmasına büyük önem verir. 188/3 maddesinin uygulama alanı dahilinde, sanıkların savunma süreçlerinin her aşamasında aktif hukuki destek sağlar.

Müvekkillerine sadece duruşma anında değil, ifade aşamasından istinaf sürecine kadar kapsamlı danışmanlık sunar. Hukuki sürecin hiçbir aşamasında hak kaybı yaşanmaması için gerekli başvuruları ve itirazları titizlikle yürütür.

Altındağ Hukuk, savunma hakkının kutsallığı ilkesine bağlı kalarak, her sanığın adil yargılanma hakkını fiilen kullanabilmesi için profesyonel destek sağlar. Ceza davalarında, özellikle zorunlu müdafilik kapsamında yürütülen süreçlerde, avukatların etkin rol oynaması gerektiğini vurgular.

Bu sayede müvekkillerinin sadece savunma hakkı değil, adil yargılanma hakkı da güvence altına alınmış olur.